Türkiye ekonomisi için çözüm ne?
Eylül 25, 2018Ekonomistler Türkiye’nin Orta Vadeli Ekonomik Programı’nı yeterli bulmadı. Peki Türk Lirası’ndaki değer kaybını tersine çevirmek için ne yapılmalı? Johns Hopkins Üniversitesi’nen Prof. Steve Hanke’ya göre çözüm “Para Kurulu” oluşturmak. Hanke IMF seçeneği içinse “IMF’in tarihi başarısızlıkla dolu. Kriz Türkiye kaynaklı, çözüm de içerden gelmeli” diyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Türkiye’nin Orta Vadeli Ekonomik Programını açıkladı. Programın ana teması “Dengelenme, Disiplin ve Değişim”. Orta vadeli ekonomik programda büyüme tahmini aşağı çekildi. 2018 yılı için enflasyon yüzde 20.9 olarak öngörülüyor. Siz yeni ekonomik programı nasıl buldunuz? Türk lirasını yeniden güçlendirmek ve yatırımcıya güven aşılamak için yeterli mi yoksa hayalkırıklığı mı?
Steve Hanke: Ekonomik büyüme tahminin aşağı çekilmiş olması açısından programın o kısmını gerçekçi buluyorum. Enflasyon tahmini konusunda görüşüm farklı. Ben enflasyon tahmininde bulunmuyorum, enflasyonu sağlam verilerle doğru bir şekilde ölçüyorum. Şu anda Türkiye’nin yıllık enflasyon oranı yüzde 88. Yani resmi olarak ölçülen ve açıklanan orandan çok daha yüksek. Sorun da aslında burada başlıyor. Oranları yanlış hesaplar ve kendi rakamlarınızla bu işe bakarsanız, atacağınız bütün adımlar yanlış olacaktır. O nedenle orta vadeli ekonomik plandaki en büyük sorun enflasyon tahmini. Planın içeriğinde programla yapacaklarını iddia ettikleri şeyi yapacak, yani ekonomide disiplini sağlayacak bir adım yok. Türk ekonomisini merkez bankası olduğu sürece disipline sokamazsınız. Çünkü merkez bankası hükümeti finanse eder. Ekonomide disiplini sağlayacak olan, sisteme sıkı bütçe sınırlamaları getirmek ki bu şekilde para politikasından sorumlu otoritenin hükümete kredi vermemesi sağlanabilsin. Bunu sağlayacak olan para kurulu sistemidir.
Para Kurulu nasıl bir sistem? Ne gibi bir faydası olacak?
Ben bunu Türkiye’de Türkçe olarak da yayımlanan kitabımda yazdım. Para kurulu oluşturduğunuz zaman Türk lirası sabit kurda “altın standardı” olarak nitelenen birimle yani altınla işlem görecek. Ben hem siyaseten hem de ekonomik olarak Türkiye için çözümün liranın değerinin altının değerine bağlanması olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türk lirasının performansı hoşunuza gitmiyorsa, bu sistemde Türk lirası altın karşısında işlem görüyor. Bu sistemde ekonomi hemen istikarar kazanmaya başlar. Bu sistem devreye sokulduğunda mali açık hızla düşer, enflasyon da neredeyse sıfırı görür. Cumhurbaşkanı Erdoğan düşük faiz oranlarına aşık. İşte söz ettiğim bu sistem Erdoğan’ın istediği gibi düşük faiz oranlarını getirebilecek sihirli bir formül. Bu sistem düşük Faiz oranı, büyük büyüme rakamları ve doğrudan yabancı yatırımın Türkiye’ye yeniden gelmesi demek. Çünkü bu sisteme herkes güven duymaya başlayacak. Kimse merkez bankasının bir şeyleri mahvedeceği endişesini taşımayacak, ki çoğu zaman öyle oluyor. Türkiye’nin tarihine baktığınızda en büyük sorunlardan birinin merkez bankası ve onun uyguladığı yumuşak bütçe sınırlamalarının olduğunu görürsünüz.
Peki bu sistemin dezavantajı yok mu? Hükümetler neden bu sistemi tercih etmiyor?
Steve Hanke: Siyasetçiler bu sistemi sevmiyor çünkü hükümeti sürekli finanse eden, aşırı para harcayan bir merkez bankası varken, ellerini kollarını bağlamak, deli gömleğini giymek istemiyorlar. Altına dayalı bu sistem sıkı bütçe denetimini beraberinde getiriyor. Hükümet bu sistemde merkez bankasına koşup kredi isteyemiyor. Siyasetçilerin bu sisteme sıcak bakmamalarının sebebi sistemin bu deli gömleğini giydirip zorla sıkı bütçe denetimini getiriyor olması. Eğer birisi akli dengesi yerinde değil gibi hareket ediyorsa, ne yaparsınız? Başkalarına zarar vermesin diye deli gömleği giydirirsiniz. 1994’te ne oldu? Tüek lirası neredeyse silindi. 2001’de de aynı şey oldu. 2018’de henüz silinmedi ama her geçen gün küçülüyor. O nedenle para kurulu sisteminde lira krizleri yaşamazsınız. Açık düşer, borç azalır. Faiz oranı ve enflasyon düşer, büyüme artar. Bu sistem şimdiye kadar 70 kez uygulandı ve her seferinde de başarılı oldu. Çünkü her seferinde mali disiplin sağlandı. Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak da bunu istediğini söylüyor. Türkiye’nin ne istediğini görmek için orta vadeli ekonomik programa bakmaya gerek yok. Erdoğan düşük faiz diyor. Evet, doğru sistem kullanılırsa doğru. Peki neden altını öneriyorum? Euro’ya dayalı bir sistem de seçebilirsiniz. Türk lirası o zaman Euro karşısında sabit kurda işlem görür. Altını öneriyorum çünkü siyasi bir boyutu yok. Belirli bir devlet basmıyor. Dolar ve Euro’yu devletler basıyor.
Bu sistem başka nerelerde uygulandı ve sonuçları ne oldu?
Bu sistemi Türkiye’nin komşularından biri olan Bulgaristan’da uyguladık. 1997’de Bulgaristan Devlet Başkanı Stoyanov’un danışmanıydım. O dönem aylık enflasyon oranı, bakın aylık diyorum yüzde 242’ydi. 1997 Temmuz ayında para kurulu sistemine geçildi ve 30 gün içinde enflasyon düştü, faiz oranları da 3 haneli sayılardan tek haneye indi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Bulgaristan vakasını incelemeli. 20 yıldır uygulanıyor ve Bulgaristan’da hangi hükümet başa gelirsin gelsin sıkı bir bütçe denetimi olduğu için mali açık hep düşük oluyor.
“Kriz zamanı ‘Korkunç hata yaptım’ diyen siyasetçi görmedim”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer hükümet yetkilileri “Türkiye’de ekonomik kriz yok, ekonomik manipülasyon var” diyor ve durumu ekonomik darbe olarak niteliyor. Sizin görüşünüz nedir?
Kriz olduğunda verilen tipik bir tepki. Siyasetçiler kriz olduğunda hep başkalarını ya da dışarda birilerini suçlar. Kendilerinin sorumlu olmadığını ima ederler. Standart prosedür böyledir. Türkiye’de ya da başka bir ülkede bu gibi durumlarda liderin çıkıp da “Korkunç bir hata yaptım” dediği bir vaka hatırlamıyorum. Bu krizde pek çok faktör var. Türk lirası kazanıp dövüz borçlananlar oldu. Bir de küçük boyutlu yaptırımlar eklendi. Amerika ile pek çok konuda yaşanan sorunlar. Buna bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın merkez bankası üzerindeki etkisini ekleyin. Bana sorarsanız asıl darbe buydu. Evet seçimle başa geldi, Cumhurbaşkanı oldu, yetkili o. Bence bu en etkili iç faktör oldu krizde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın para ve bankacılık konusunda iddialı görüşleri var. Erdoğan yüksek faiz oranlarının enflasyona yol açtığını düşünüyor. O nedenle de düşük faiz oranlarının düşük enflasyon getireceğini düşünüyor. Ama kurduğu bu sebep sonuç ilişkisi yanlış. Faiz oranının düşük olmasını istiyorsanız, istikrarlı bir para biriminiz olacak ve herkesin güvenebileceği bir para otoriteniz olacak. Bu otorite de para kurulu olacak. Burada sebep sonuç ilişkisi enflasyondan faiz oranına gidiyor. Yani enflasyon faiz oranını belirliyor, faiz oranı enflasyonu değil.
Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde faiz oranını yükseltti ama bu artış pek yeterli görülmedi. Siz ne dersiniz?
Steve Hanke: Türkiye konusunda ben gerçekçi düşünüyorum. Mevcut sistemde Türk siyasetçilerin merkez bankasının üzerinden ellerini çekmelerinin imkanı yok. Tarih bunu gösteriyor. 1970’lere bakalım. Yıllık ortalama enflasyon yüzde 22. 1980’lerde yüzde 50. 1990’larda yüzde 76. Ve bugünkü veriler. Butün bunlar merkez bankasının iyi bir performans sergilemediğinin işlevini yerine getiremediğinin göstergesi. Neden? Çünkü siyasetçiler sisteme müdahal oluyor. O nedenle lirayı bu siyasi manipülasyolardan kurtarmak gerek.
Türkiye ve Amerika arasındaki pürüzlerden biri de Halkbank’a olası ceza. Eğer ceza gelirse bunun Türk ekonomisine nasıl bir etkisi olur?
Bu gelecek cezanın ne kadar ağır ve büyük olacağına bağlı. Ben Türk ekonomisinde çok büyük etkisi olabileceğini sanmıyorum. Çünkü bu tür şeyler bekleniyor. Yani zaten Türk bankacılık sistemi içinde böyle bir beklenti var. Bunun hesapları yapılmıştır. Artık içselleştirilmiş oluyor. Çok büyük bir dalga etkisi yaratacağını sanmıyorum.
“IMF yangını nasıl söndüreceğini bilmiyor”
IMF seçeneği gündeme getiriliyor. Ekonomistler son dönemde iki ülkeye odaklanıyor. Biri Arjantin diğeri de Türkiye. Arjantin IMF’yi seçti. Türkiye sıcak bakmıyor. Bazı ekonomistler tek seçeneğin IMF olduğunu savunuyor. Sizin görüşünüz nedir?
Türkiye özeline girmeden önce şunu söylemek gerek. IMF’nin tarihi başarısızlıkla dolu. Programları işe yaramıyor. Son 60 yıl içinde Arjantin 20 kez IMF’ye başvurdu. Bu IMF programlarının hiçbiri işe yaramadı. Şimdi Arjantin 21. Program için IMF’den yine yardım istedi. Daha şimdiden tökezliyor. IMF’in Arjantin için 50 milyar dolarlık bir programı var. İlk aşamada 3 milyar dolarını serbest bırakacaktı. Ama geçen hafta koşullar sağlanana kadar göndermeyeceğiz dediler. IMF verdiği sözü tutmadı. Bunun üzerine Arjantin’de piyasalarda düşüş yaşandı, para birimi yine yüzde 7 değer kaybetti. Gelelim Türkiye örneğine. Erdoğan’ın ilk icraatlarından biri 2001 IMF anlaşmasını yenilememek oldu. Bence çok doğru bir hareketti. Bunu o zaman da dile getirmiştim. Türkiye’nin sorunlarının kaynağı Türkiye. O nedenle de Türkler tarafından çözülmeli. Türklere dışardan birilerinin ülkeyi nasıl yöneteceklerini söylemelerine gerek yok. Bence IMF’I dışarda tutma fikri doğru. 2 sebeple. Sorunu yaratan Türkiye ise çözen de Türkiye olmalıdır. Yangını söndürmesi için itfaiye getirecekseniz, itfaiyenin yangını nasıl söndüreceğini bildiğinden emin olmanız lazım. IMF yangını nasıl söndüreceğini bilmiyor.
“Türkiye Venezuela olmaz”
Bazı analistler Türkiye’de ekonomik durum bu şekilde devam ederse ve daha radikal önlemler alınmazsa “Türkiye bir gün Venezuela olur mu?” sorusunu soruyor. Sizce böyle bir şey mümkün mü?
Muhtemelen olmaz. Türk ekonomisinin tarihine bakıldığında daha önceki yıllarda enflasyonun yüksek seyrettiği dönemlerden bahsetmiştik. Türkiye o zaman da Venezuela olmamıştı. Onun için hiperenflasyon olması lazım. Yani aylık enflasyon oranının yüzde 50’yi çok aşması lazım. Türkiye’de enflasyonun en kötü olduğu dönemlerde bile hiperenflasyon yoktu. Evet kötü dönemler olduğu oldu ama hiçbir zaman Venezuela’daki rakamlara çıkılmadı. O nedenle elma ile armutu karıştırmamak gerek. Venezuela o açıdan nadir görülen ekstrem bir örnek. (Amerika’nın Sesi)